IXI. YÜZYIL’DA FRANSAYA GÖNDERİLEN OSMANLI ÖĞRENCİLERİ
T.C.
NECMETTİN ERBAKAN ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
TARİH BÖLÜMÜ
IXI. YÜZYIL’DA FRANSAYA GÖNDERİLEN
OSMANLI ÖĞRENCİLERİ
HAZIRLAYAN
YUSUF KAYMAKÇI
16020101075
DANIŞMAN
DR. AHMET DÖNMEZ
KONYA/2020
IXI.YÜZYIL BAŞLARINDA FRANSADAKİ
İLK OSMANLI ÖĞRENCİLERİ
Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra
kurulmasına başlanan yeni orduyu eğitecek, Avrupa usulünü bilen subayları
bulmak, asker temin etmekten çok daha zor bir işti. II. Mahmud, ihtiyaç duyduğu
eğitmenler için ilk planda Avrupa devletlerine başvurmak istemedi. Önce Mısır
valisi Mehmet Ali Paşa’dan Osmanlı ordusunu eğitmek üzere Türk veya Arap olması
kaydıyla 12 subay istedi. Fakat M. Ali Paşa elindeki subayların henüz eğitim
verecek düzeye ulaşmadığını öne sürerek bu isteği geri çevirdi. Bunun üzerine,
kendiliğinden İstanbul’a gelen bazı Avrupalı ve Mısırlı uzmanlar orduda
kullanılmaya başlandı.
Bunlar arasında II. Mahmud’a Avrupa tarzı
ata biniş tekniklerini öğreten İtalyan Calasso ve Müzisyen Danozetti, Fransız
Galliard ve Sade Caliere, Barutçubaşılık yapan Semyon, İngiliz Manchett ve
Slade gibi kişiler vardı. Ancak bunların katkısı çok sınırlıydı. Bu yüzden
Mısır Valisi M. Ali Paşa’nın da yaptığı gibi subay ihtiyacını karşılamak üzere
Türkler arasından seçilerek 150 öğrencinin Avrupa’ya gönderilmesine karar
verildi. Fakat bu halkın gözünde pek çirkin bir iş olarak ve hiçkimse çocuğunu
Avrupa’ya göndermeye meyilli olmadı. Bunun üzerine bir süre sonra Hüsrev Paşa
kendi himayesindeki Ahmed, Abdullatif, Hüseyin ve Edhem adlarındaki dört kişiyi
eğitim almak üzere Avrupa’ya gönderilmeleri için II. Mahmud’a takdim etti.
Padişahın da onay vermesiyle bu dört kişinin öğrenci olarak Fransa’ya
gönderilmesine karar verildi. Bunlar Fransız Amedee Jaubert refakatinde Paris’e
(1830) gittiler[1].
Kendi öz
evlâdı bulunmayan Hüsrev Paşa, devletin üst kademelerinde daima tutunmanın bir aracı
olarak köle evlâd tedârikine başladı.
XIX. yüzyılın başlarından itibaren
başlayan Hüsrev Paşa’nın köle/evlatlık edinme faaliyeti onun devlet kademesinde
rütbesinin artması ve özellikle reformcu padişah II. Mahmud’un gözde adamı olmasına
paralel olarak arttı. Edhem Paşa’nın henüz küçük bir çocuk iken Hüsrev Paşa
konağına getirildiği 1820’li yılların başlarında oldukça genişleyen konak,
içerisinde farklı yaş gruplarından onlarca evlatlığı barındırıyordu.
Edhem, ilk eğitimini konak içinde almaya başladı
Burada konağın sahibi olan Paşa, konağına alınan çocuklar için hem efendi hem
de bir bakıma baba rolünde iken; paşanın eşleri de bu kimsesiz küçük çocuklar
için birer anne konumundadırlar.
Mühendishane örneği hariç, çağdaş eğitim
kurumlarının henüz açılmadığı bir dönemde, 1826 öncesi İstanbul’unda, akademik
ve teknik anlamda üst düzey bir eğitim alma olanağı oldukça sınırlıydı. Buna
karşılık Osmanlı Devleti’nin özellikle askeri teknik bakımından Avrupa ve
Rusya’nın hayli gerisinde bulunduğu hemen herkesin farkında olduğu bir
gerçekti. Böyle bir durumda Osmanlı padişahının ve Hüsrev Paşa gibi bazı devlet
adamlarının kafasında Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi fikrinin belirmesi kaçınılmazdı.
Hüsrev Paşa’nın özel girişimleri sonucunda
1831 yılının başlarından itibaren Avrupa’ya ulaşan bu ilk Osmanlı talebelerinin
eğitim-öğretim hayatı «İnstitution Barbet » adıyla bilinen ve bu çalışmada daha
çok « Barbet Okulu » olarak adlandırılacak özel bir hazırlık okulunda yatılı
olarak başlamıştır. İlk Osmanlı talebelerini kabul ettiğinde henüz altı yaşında
(kuruluş tarihi 1825) genç bir eğitim kuruluşu olan Barbet’ın okulu, kısa süre
zarfında hızlı bir gelişim göstermiş ve Fransa’daki yüksek okullara öğrenci
hazırlayan prestijli bir kurum haline gelmişti. Kurumsal anlamda 1860’ların
ortalarına kadar popülaritesini devam ettiren bu okuldan oldukça memnun kalan
Edhem, kendisinin Barbet’taki öğrenciliğinden yaklaşık otuz yıl sonra, 1860’ta,
bu kez Ticaret Nazırı Edhem Paşa olarak, oğlu Osman Hamdi’yi Barbet okuluna
emanet edecektir.
Edhem ve arkadaşları bu okulda yaklaşık
dört yıl süren, disiplinli bir eğitimin sonucu olarak Fransız dilini ve
kültürünü edindikten sonra yetenekleri doğrultusunda muhtelif mesleki yüksek
okullara yönlendirildiler. Bu ilk Osmanlı öğrencilerinin tümünün Paris’in gözde
yüksek öğrenim kurumlarına kabul edilmeleri Barbet’ın vermiş olduğu hazırlık
eğitiminin başarıya ulaştığının bir kanıtıdır. İnstitution Barbet, yetiştirdiği
talebelerin çoğunun daha sonraki yıllarda önemli mevkilere-görevlere geldikleri,
yaptıkları işlerle şöhret kazandıkları bir okul olarak tarihteki yerini
almıştır. O talebelerden biri olan Edhem, Osmanlı’da sadrazamlığa kadar
yükselmiştir.
Genç bir Osmanlı talebesi olan Edhem
Efendi’nin 26 Ekim 1835’te kayıt yaptırdığı Maden Okulu, 1783 yılında Paris’te
kurulmuş bir yükseköğretim kurumudur. Bu okul günümüzde de “I’école Nationale Supérieure
des Mines” adıyla bilimsel araştırma ve öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir. Fransızcayı
lâyıkı ile öğrenmiş; pozitif bilimlerde de sağlam bir temel edinmiş olan Edhem Efendi,
Maden Okulu’nda dikkat çekici başarılar kazanarak, okulun en iyi öğrencilerinden
birisi oldu. Edhem okulun “dâhili (interne)” öğrencilerinden farklı olarak
“hârici (externe)” statüsünde eğitimine devam ederek 12 Haziran 1836’da ikinci
sınıfa, 26 Mayıs 1837’de ise son sınıf olan üçüncü sınıfa kabul edilmiştir. Edhem
Efendi’nin Barbet Okulunu bitirip de Maden Okulu’na başladığı yıllarda,
1834-1835 yıllarında, Osmanlı Devleti’nde, bu kez devletin resmi bir teşebbüsü
olarak, Avrupa’ya ilk sırada Fransa olmak üzere çok sayıda öğrenci gönderildi.
Paris’e elçi olarak atanan Mustafa Reşid
Bey de beraberinde Paris’te eğitim görmek üzere bazı gençler getirmişti ki; bunların
en dikkat çekenlerinden Ahmet Vefik Efendi, Saint Louis Lisesine
kaydettirildi Paris’e Osmanlı Devleti
tarafından gönderilmekte olan bu yeni öğrencilere özellikle Fransızcalarını
geliştirmek konusunda yardımcı olmak; burada dördüncü yılını yaşayan tecrübeli
Edhem Efendi’ye kalıyordu. Onun, geleceğin büyük devlet adamları olan Mustafa
Reşid Paşa, Ahmet Vefik Paşa ile tanışıklığı Paris’teki bu yıllara
dayanmaktadır. Öyle ki, Tanzimat Döneminde Edhem Efendi’nin devlet kademesinde
yükselmesi, paşalık rütbesine yükselmesinde dönemin mimarı olan Mustafa Reşid Paşa’nın
rolü büyüktür.
1835 Yılında başlayan ve üç yıl süren bir
eğitimin ardından Edhem Efendi, 12 Temmuz 1838’de Paris Maden Okulu’ndan maden
mühendisi olarak mezun oldu. Edhem Efendi’nin mezuniyet tarihi Adnan Şişman’ın
eserinde yanlış bir biçimde İstanbul’a dönüş tarihi olarak, 1839 şeklinde,
verilmiştir.
O, Paris Maden Okulunun en başarılı
öğrencileri arasına ismini yazdırmış bir Osmanlı talebesi olarak yerini
almıştır. Çağdaş eğitim tarihimizde özel bir öneme sahip olan XIX. yüzyılda,
Batılı bir yüksek öğrenim kurumunu lâyıkı ile tamamlamış olan Edhem Efendi, modernleşme
sürecindeki Osmanlı’da Avrupa’nın ilgili yükseköğrenim kurumundan diplomalı ilk
maden/jeoloji mühendisidir.
İlim, sanat, kültür ve teknik alanlarda
gönderilen öğrenciler aynı zamanda Fransız kültür değerlerinin taşıyıcısı
olmuşlar, böylece Türk kültürüne Fransız kültürünün tesiri konusunda aktif
fonksiyonlar icra etmişlerdir. Süphesiz Türk-Fransız kültürel etkileşimi artısı
ve eksisiyle derinlemesine incelenmesi gereken geniş kapsamlı bir araştırmanın
ana konusunu teşkil edebilecek bir nitelik taşımaktadır. Zira yazar da
çalışmasını ilk olarak ilgili alana yönelttiğini, ancak çeşitli sebeplerle
öğrenciler konusunu incelediğini bizzat belirtmektedir[2].
Mekteb-i Osmani, Paris’te 1857’de
geleceğin askerî, teknik ve mülkî kadrolarını modern bilgilerle donanmış olarak
asıl yerinde yetiştirmek amacıyla kurulmuştur. Mekteb-i Osmânî açılmadan önce
Fransa’da Paris’teki çeşitli dil okullarında Fransızca öğrenmeye çalışan Osmanlı
uyruklu öğrencilerin denetim problemleri yüzünden 1855’te Paris sefirliğine
tayin edilen Mustafa Reşid Paşa’nın oğlu Mehmed Cemil Bey (Paşa) aracılığıyla
Fransa’daki Osmanlı öğrencilerini denetleyecek bir komisyonun teşkiline karar
verilirken bu öğrencileri Fransız okullarına hazırlayıp başarıyı daha da
arttırmak için bir okulun açılması maksadıyla Fransa Eğitim Bakanlığı’na
başvurulmuştu. Bu fikir, muhtemelen Mısır Valisi Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın
daha önce Paris’te açtırdığı Ecole Egyptienne’nden mülhemdi.
Türk ve Fransız yetkililerinden
belirlenen yedi kişilik bir komisyon Mehmed Cemil Bey’in nezaretinde
öğrencileri sınavdan geçirdi ve neticede durumlarının istenen düzeyin çok
altında olduğu anlaşıldı. Bir kısmının iki yılın sonunda bile en temel
matematik bilgilerinden yoksun, bazılarının ise Fransızca bilgisinin son derece
yüzeysel olduğu görüldü. Daha sonra Fransa Eğitim Bakanlığı başkâtibi ve
personel müdürü Gustave Rouland’ın başkanlığında altı üyeden oluşan yeni bir
komisyona okulun çalışmalarını düzenleyip denetleme, belirli tarihlerde
öğrencileri imtihan etme, müdür ve öğretmenlerden öğrenciler hakkında rapor
alma, mezunların bir üst şubeye ya da okula girmeleri hususunda görüş bildirme,
yetersiz öğrencilerin geri gönderilmesini önerme, öğrencilere karne verme,
mezunlar için diploma düzenleme, ayda bir toplanıp okul müdürünün hazırladığı
raporu inceleme ve mektebin durumuyla ilgili yıllık raporlar hazırlayıp
Hariciye Nâzırlığı ile Fransa Eğitim Bakanlığı’na sunma görevi verildi.
Fransa Eğitim Bakanlığı okulun iç
tüzüğünü, disiplin yönetmeliğini ve günlük programını hazırladı. Komisyon,
öğrencileri bir dizi sınavdan geçirerek lisan ve bilgi düzeylerini belirledi.
Yetersiz görülen talebelerin eğitime tâbi tutulması kararlaştırıldı. Okulun
müdür ve öğretmenlerinin Fransa Eğitim Bakanlığı’nca seçilmesi, Paris’e
gönderilecek öğrencilerin on yedi yaşından küçük olması ve disipline uymayan
talebelerin okuldan uzaklaştırılması hususları yönetmelikte yer alıyordu. 6
Kasım 1857’de yapılan bir törenle eğitime başlayan okulun müdürlüğüne getirilen
Binbaşı Ali Nizâmî Bey 1863’e kadar bu görevi sürdürdü, ardından müdürlüğe
Ahmed Esad Efendi (Paşa) tayin edildi. Mekteb-i Osmânî, Osmanlı öğrencilerinin
Ecole Etat-Major, Faculté de Droit, Lycée Louis le Grand, Faculté de Médicine,
Ecole Militaire de St. Cyr gibi okullara gidebilecek düzeye getirilmesi
amacıyla oluşturulan bir hazırlık okuluydu.
Türkçe
ve din derslerini vermek üzere okulda görevlendirilen Hoca Tahsin Efendi ile
Selim Sâbit Efendi, Türk eğitim tarihinde iz bırakmış eğitimciler oldu. Birçok
Fransız öğretmenin de görev yaptığı okulda eğitim süresi üç yıldı. Öğrenciler
hazırlık sınıfı sayılabilecek olan birinci yılda Fransızca ağırlıklı olmak
üzere tarih, coğrafya, teknik ve aritmetiğin temel kavramlarını öğrenmekte,
ikinci ve üçüncü sınıflarda ise askerî ve sivil iki şubeye ayrılıp bu şubelerde
tarih, coğrafya, Fransızca, edebiyat, fizik, kimya, matematik ve resim dersleri
okumaktaydı. Dâhilî ve hâricî olmak üzere iki kısma ayrılan öğrencilerden
dâhilî olanlar okulda yatılı öğrenim gören öğrencilerdi. Yatılı olup başka bir
Fransız okuluna gidenler, dışarıda kalıp yine başka bir okulda öğrenim görenler
ve diğer bir okulda yatılı olarak okuyan Osmanlı öğrencileri hâricî öğrenci
statüsündeydi. Ders öğretmenleriyle komisyon üyeleri, her yılın sonunda
öğrencilerin dersleriyle alâkalı raporlar hazırlamaktaydı. Bu raporların
sonucunda bazı öğrenciler geri gönderildiği gibi çoğu öğrencinin Fransızca’yı
öğrenmede güçlük çektiği ve okulda genel bir başarısızlığın söz konusu olduğu
ortaya çıktı. Buna rağmen mektepte öğrenim gören birçok öğrencinin aldığı
eğitimin ardından Fransız okullarına kabul edildiği görülmektedir.
Okul müdürü Ahmed Esad Bey’in 14 Mayıs
1864 tarihinde hazırladığı, okulun durumu ve öğrenci sayısının artmasıyla baş
gösteren sorunların açıklandığı lâyiha Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’de ele alındı.
Burada İstanbul’daki eğitim kurumlarında da aynı kalitede öğrenci
yetiştirildiğine, dolayısıyla bu okula gerek kalmadığına dair bir kanaat oluştu.
Ayrıca askerî okullarla Tıp ve Mülkiye mekteplerinden mezun olanların bilgi ve
görgülerini arttırmaları için bir süreliğine Avrupa’ya gönderilmelerinin daha
yararlı olacağı sonucuna varıldı. Bu görüşlerin padişah tarafından
onaylanmasının ardından okulun kapatılması üzerine mevcut öğrenciler Paris’teki
liselere dağıtıldı. Bu arada Fransa ve Belçika’da eğitim gören öğrencilerin
sorunları ve denetimleriyle ilgilenmek üzere Talebe-i Osmâniyye Müdürlüğü
kuruldu. Mekteb-i Osmânî’de yetmişi müslüman, dokuzu Ermeni, on biri Rum, dördü
Bulgar olmak üzere toplam doksan dört öğrenci eğitim gördü. Paris’te ilk Türkçe
coğrafya atlasını bastıran Hâfız Ali Şeref ve Türk resminin önemli simalarından
Şeker Ahmed Paşa bu mektepte okudu. Bazı öğrenciler disiplinsizlikleri yüzünden
okuldan uzaklaştırılıp geri gönderildi. Devlete pahalıya mal olan Mekteb-i
Osmânî beklenen sonucu vermediyse de Galatasaray Mekteb-i Sultânîsi’nin
kurulmasına zemin hazırladı[3].
Sonuç
1864-1876
yılları arasında Fransa’ya elli beşi Müslüman, otuz sekizi gayrimüslim olmak
üzere toplam doksan üç öğrenci gönderilmistir. Bunların yirmi altısı Müslüman,
on altısı gayrimüslim olmak üzere kırk ikisi ilim tahsili yapmıstır. Ayrıca
ilgili öğrencilerin on beşini staj yapmak üzere gönderilen subay ve doktorlar,
yirmi yedisini çesitli dallarda egitim yapmak üzere gönderilenler teşkil
etmistir. Geri kalan elli bir ögrenci de makineci, fayans dekoratörü, mobilya
tornacısı, torna-tesviyeci, sobacı, litoğrafyacı, marangoz, bahçıvan, ciltçi,
dökümcü, demirci, halıcı, döşemeci, modelci, kuyumcu, saraç, kunduracı, terzi, gravürcü,
karoserci, basımcı ve kompozitör, çuha dokuyucusu, dokumacı hallaç, camcı, ağaç
oymacısı, gibi meslek dallarında tahsil yapmak üzere Fransa’ya gönderilmistir. 1870’de
Fransa-Prusya savası çıkmış,
1 Eylül 1870’de III. Napolyon Sedan’da
yenilmis, Paris’te ayaklanma çıkmış, 4 Eylül’de imparatorluk sona erdirilerek cumhuriyet
ilan edilmistir. Karışıklıklar üzerine Fransa’daki Osmanlı ögrencilerinden
tahsillerini bitirenler Marsilya üzerinden İstanbul’a gönderilmiş, tahsilleri
devam edenler ise Belçika’nın Brüksel ve Liege Şehirlerine nakledilmistir. Bu
arada Fransa’da sadece iki öğrenci kalmıştır. 10 Mayıs 1871’de Fransa ile
Almanya arasında barış antlaşması imzalanmıştır. Bunun üzerine ilim tahsili
yapan altı öğrenci eğitimlerine Belçika’da, iki öğrenci de Fransa’da devam
etmiştir. Çırak öğrencilerin bir kısmı Belçika’da kalmış, diğerleri de
Fransa’ya gönderilmiştir.
Gönderilen öğrenciler genelde askerî, tıbbî,
meslekî alanlarda tahsil yapmışlardır. İlgili alanlarda gönderilen öğrencilerin
çoğunluğu oluşturduğu görülmektedir. Bu da Osmanlı Devleti’nin Batı’nın teknik
üstünlüğünü yakalama kaygısıyla öğrenci gönderme gereksinimi duyduğu gerçeğini
teyit eder bir nitelik taşımaktadır.
Fransa’ya gönderilen Osmanlı öğrencilerinin
bir kısmı memlekete dönüşlerinde alanlarında öncü olmuşlar, önemli devlet
görevlerine yükselmişlerdir. Nitekim yazarın da sonuç kısmında belirttiği gibi,
İbrahim Sinasi Türk fikir hayatı ve edebiyat, Ferik Mahzar Pasa tesrih, Mirliva
Nuri Kenan ve Fevzi Paşa’lar iç hastalıkları, Şakir Pasa fizyoloji, Miralay İbrahim
Yusuf Bey asabiye, Ferik ressam İbrahim Efendi, Hüsnü Yusuf, Osman Hamdi, Seker
Ahmed Pasa resim sanatında ilklere imza atmıslardır. Yine ilgili dönemde
Fransa’ya gönderilen Ethem Pasa, Mehmed Emin Pasa, Ahmed Vefik Paşa’lar
sadrazamlığa, Münir Paşa vezirlige, Aleksandır Mavroyani sefirliğe kadar
yükselmişler, bir çokları da çeşitli mekteplerde öğretmenlik, orduda üst düzey
subaylık görevlerinde bulunarak hem önemli
devlet
kademelerinde hizmet etmişler, hem de batılı zihniyetin nüfuz etmesine sebep
olmuşlardır.
Osmanlı hükümeti tarafından Fransa’ya
gönderilen öğrencilerden yapılan masraflara karşılık memnuniyet verici bir
verim alınamadığının görülmesi üzerine 1875’te bütün öğrenciler geri çağrılmıştır.
Bunun üzerine Talebe-i Osmaniye Müdürlüğü de doğal olarak lağvedilmiştir[4].
BİBLİYOGRAFYA
-
ÇAKMAK, Biray,
Adnan Şişman’ın ‘’Tanzimat Döneminde Fransa’ya Gönderilen Osmanlı Öğrencileri’’
makale S. 269, 2014, Ankara
-
DÖNMEZ, Ahmet,
Osmanlı Modernleşmesinde İngiliz Etkisi, Kitap Yayınları, s. 184-185, 2014,
İstanbul
-
EROL, Salih,
İstanbul’dan Paris’e Gönderilen İlk Osmanlı Talebelerinden Edhem Efendi’nin
Eğitim Hayatı, İçtimaiyat Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl 3, sayı 1, 2019,
-
KÖSE, Metin Ziya,
Mekteb-i Osmani, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi https://islamansiklopedisi.org.tr/mekteb-i-osmani
Saat: 12:07
[1] Ahmet
Dönmez, Osmanlı Modernleşmesinde İngiliz Etkisi, s. 184-185, 2014, İstanbul
[2] Salih
Erol, İstanbul’dan Paris’e Gönderilen İlk Osmanlı Talebelerinden Edhem
Efendi’nin Eğitim Hayatı, İçtimaiyat Sosyal Bilimler Dergisi, 2019,
[3] Metin
Ziya KÖSE, Mekteb-i Osmani, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
[4] Biray Çakmak, Adnan Şişman’ın ‘’Tanzimat Döneminde Fransa’ya Gönderilen Osmanlı Öğ2rencileri’’ makale, S. 269, 2014, Ankara
Yorumlar
Yorum Gönder