NİCCOLO MACHİAVELLİ
MACHİAVELLİ
Yusuf Kaymakçı, Siyasal Düşünceler Tarihi
Araştırma Ödevi, KTO Karatay Üniversitesi
Machiavelli’nin
yaşamı
Niccolo Machiavelli (1469 – 1527)
İtalya’nın Floransa kentinde, orta gelirli bir hukukçunun oğlu olarak dünyaya
gelir. Demek ki küçük burjuva kökenlidir. İtalya’da Hümanizma akımının yol
açtığı eğitim programına uygun olarak, klasik kültür, Yunan ve Latin kültürü
eğitimi alır[1]
Machiavelli 25 yaşındayken, Fransız
Kralı VII. Charles’in ordusu, Toskana bölgesinin çoğunu kapsayan Floransa’ya
girdi. Uzun zamandan beri buranın yönetimini elinde tutan mediciler sürüldü.
Machiavelli’den sonra ‘’silahsız peygamber’’ diyeceği Savonarola adlı bir
dominikan rahibi, Floransa’yı teokratik bir cumhuriyet olarak 4 yıl katı bir
Hristiyan sofuluğuyla yönetti. Savonarola devrilip yıkıldıktan sonra (1498), Machiavelli Floransa Onlar Kurulu’nun
yazmanlığı görevini aldı ve Mediciler’in geri gelmesine kadar (1512) çeşitli
kamu hizmetlerinde bulundu.
Machiavelli,
Floransa Cumhuriyeti’nin diplomatik görevlerine yükselmiş, İtalya’nın küçük
prensliklerine ve bu arada ünlü Cesare Borgia’ya, Fransa’da XII. Louis’in
sarayına, Kutsal Roma Germen İmparatoru (Habsburg hanedanından) Maximillian’a
ve daha başka hükümdarlara elçi olarak gönderilmiştir[2].
Machiavelli
Landino’nun şiir ve Hitabet sanatı dersleri verdiği Studio Fiorentino’ya (1348’
de kurulan üniversite 1473’te Piza’ya taşınmıştı) girmeye hak kazandı. Okul
yıllarına dair hemen hiçbir şey bilinmese de Machiavelli’nin Studio’nun canlı
entelektüel ortamında sivrildiğini varsaymak yanlış olmaz. Dostlarının gözünde
etkileyici biriydi. Kürdan bacakları, zayıf çenesi, çökmüş avurtları ve kısacık
siyah saçlarıyla çelimsiz olduğu kadar çirkin bir tipti[3].
Neden
Machiavelli?
liderliğin siyasal ve ahlaki
gereklerini Machiavelli kadar keskin bir açıklıkla ele alan hiç kimse yoktur.
Machiaevelli’nin iktidarın doğru olarak kullanımı konusundaki düşünceleri en
büyük düşünürleri büyülemiştir. Böylesine yoğun bir entelektüel ilgi
Machiavelli’nin önemi ve takındığı tavır konusunda ateşli bir tartışma
başlattı. Kırk yıl önce, Sir Isaiah Berlin, Deccal Machiavelli’den işkence
çekmiş hümanist Machiavelli’ye kadar sıralanan yirmi farklı yorum saptadı[4].
Machiavelli
devrimi
Machiavelli,
Platon’dan, Cicero’dan, Aquinumlu Thomas’tan kısacası kendisinden önceki klasik
siyasal düşünce geleneğinden farklı olarak siyaseti salt bir eylemler bütünü
olarak algılayıp ‘’kurgusal olmayan’’ bir siyaset kuramı geliştirir. Ona göre
siyaset biliminin ya da siyaset sanatının ereği, olması gerekeni düşünüp
tasarlamak değil, olanı inceleyip açıklamaktır. Bu bağlamda Discorsi’nin hemen
başında, kendisini ‘’bilinmeyen denizler ile karalar keşfetmek amacıyla yeni
bir yol izleyen bir gemiciye’’ benzeten Machiavelli, yeni siyaset kıtasını
keşfettiğini, yani siyasete yeni bir yaklaşım getirdiğini İl Principe’de açıkça dile getirir.
Machiavelli’ye göre
siyasal öğretilerle ya da kuramlarla ilgili tartışmalara girmeye gerek yoktur;
ele alınıp incelenmesi gerekenler, yalnızca siyasal yaşamın olgularıdır. Bu
olguların odağında da siyasal iktidar sorunsalı bulunmaktadır. Dolayısıyla tüm
siyasal olgular ‘’iktidarın kazanılması ya da korunması’’yla ilişkilidir ve bu
şekilde anlamlanmaktadır. Bu bakımdan
siyaset bilimi ya da sanatı Machiavelli’nin deyişiyle (eğer Vettori’ye
yazdığı mektuptaki ‘’prenslik’’ sözcüğünü ‘’iktidar’’ sözcüğüyle değiştirirsek)
‘’iktidar nedir, türleri nelerdir, nasıl kazanılır, nasıl elde tutulur, neden
kaybedilir’’ sorularına olgulardan hareket ederek yanıtlar getirme çabasıdır.
Machiavelli’nin
keşfettiği yeni siyaset kıtasının salt olgular üzerine kurulu olması ya da
siyasetin iktidara gelmek ve iktidarı korumak anlamında bir stratejik ve teknik
beceri konusu haline gelmesi, siyasal alanın her türlü normatif yaklaşımla
ilişkisinin kesilip özerkleşmesi demektir. Daha açıkçası, Machiavelli,
siyaseti, hem aşkın ya da göksel bir güce ve ondan kaynaklanan dinsel
dogmalara, hem de geleneksel ahlaki değer yargılarına bağımlı olmaktan
kurtarır. Böylece siyaseti Orta Çağ’da Hristiyanlık ile Antik Çağ’da da ahlak
ile yoğuran anlayışlar, bir kalemde silip atılır. Ancak siyasal alanın dinden
ve ahlaktan soyutlanmış olması, bunlar arasında hiçbir ilişkinin bulunmaması
anlamına gelmez. Görüneceği üzere Machiavelli, klasik düşünürlerin tam tersi
bir yol izleyerek, din ile ahlakı siyasetin ya da daha doğrusu siyasal
iktidarın belirleyiciliği altına sokacaktır[5].
Machiavelli’nin
Dünya Görüşü
Machiavelli, kuşkusuz siyasal
görüşlerinin gerisinde bir felsefi tutuma sahipti. Bununla birlikte, bir
felsefeci değildir. Daha çok bir siyaset kuramcısıdır. Bu alanda da siyasetin
pratik konularına öncelikle eğilen bir yazardır. Siyasal görüşlerinin gerisinde
felsefi tutumu, dinsel değerlerden arınmış laik (dinsel olmayan, yersel) bir
burjuva dünya görüşüne dayanmaktadır. Machiavelli Orta Çağ’ın aristokratik
dinsel dünya görüşünden farklı bir görüşe sahiptir. Kiliseye karşı olan ve dine
inançlı olmayan bir tutum takınmıştır. Kendisini dünya olaylarını ‘’yazgı’’ ile
açıklayan dinsel eğilimden tümüyle kurtarmıştır[6]
Dünya
İşlerinde yazgının gücü nedir ve nasıl karşı konulması gerekir?
Çoğu kişinin, dünya işlerini yazgı
ve Tanrı’nın yönettiğine ve insanların sağduyusuyla bu gidişi
değiştiremeyeceğine, dahası, çaresiz kaldıklarına, bu nedenle çokça ter
dökmenin gereği olmadığına, ve herşeyi yazgıya bırakmanın doğru olacağına
inandıklarını, inanmayı sürdürdüklerini bilmez değilim. Bu görüş, insanın
istenci dışında gelişen fırtınalı günlerin yaşandığı ve yaşanmakta olduğu
zamanımızda daha çok ağırlık kazanmıştır. Olaylara baktıkça ben de zaman zaman
onlar gibi düşünür olmuşumdur.
Ne ki dünya
işlerinin yönetiminde yazgının işlevsel payının yarı yarıya olduğunu ve geri
kalan yarısını ya da ona yakınını da özgür istencimiz yok olmasın diye insana
bıraktığı olasılığını yok saymıyorum. Yazgı bana göre, taştığı zaman herşeyi
altüst eden, ortalığı sele boğan, ağaçları deviren, evleri yıkıp harap eden
taşkın bir ırmağa benzer. Herkes önünden kaçar, hiç kimse şiddetine dayanıp
karşısında duramaz. Durum böyle olunca, insanoğlunun suyun durgun zamanlarında
önlem alarak bent ve barajlarla suyun hızını kesmekten başka yapacağı birşeyi
yoktur. Irmak taştığı zaman suyunu kanallara akıtacağı için öylesine şiddetli
ve başı boş akamayacak ve zararlı olamayacaktır[7].
Siyasal Düşüncesi
Machiavelli sağlayacağı toplumsal yarar açısından din
kurumunu kabul etmekte, dinin insanlar üzerinde hâkimiyet sağlamayı
kolaylaştıracağına inanmaktaydı. Ama insanları politik bilinçten uzaklaştıran
ve edilgin hale getiren Hıristiyan ahlakı yerine, yurtseverlik duygularını öne
çıkaran eski Roma tarzı bir dini yeğlemekte, dine, dinin kendi değer ve hatırı
için değil, sağlayacağı toplumsal yarar nedeniyle yönelmekteydi. Onun ana
ideali, birleşik, bağımsız ve özgür bir İtalyan ulusuydu. Ulusun politika,
bilim ve din açısından Kilise’nin egemenliğinden tam olarak bağımsız olmasıydı
Prens’teki tüm savlar bu amaca hizmet etmek üzere kotarılmıştır. Platon ve
Aristoteles’in ideal toplum düzenlerinde yöneticinin güç istemi hoş
karşılanmazken Machiavelli, düzenin korunması için kaba kuvvetin bazen zorunlu
bir yöntem olduğunu, toplumsal düzende ceza-ödül sistemini, işveren ve işçi
kavramlarını vurgular. Alman düşünür Ernst Cassirer, Machiavelli’nin politik
yaşamın olguları ile etik yaşamın değerleri arasında ayrım yaparken bir bilim
insanı gibi davrandığını dile getirir ve onu “politikanın Galileo’su” diye
anar. Buna karşılık İtalyan filozof Benedetto Croce, politik liderlerin karar
alırken etik değerleri gözetmediklerini savunan gerçekçi ve pragmatist bir
düşünür olduğunu savunur[8].
Machiavelli’ye
yöneltilen en ağır eleştiri onun siyaseti ahlaktan tamamen koparmış olmasıdır.
Bu eleştiriye verilebilecek bazı cevaplar vardır. İlk olarak, Machiavelli,
insanın doğasına çok karamsar yaklaşır. Devlet olmadan insanların disiplinsiz
ve düzensiz kalacağı kanaatindedir. Bu yüzden bazı yazarlar, Machiavelli’nin
ahlakı siyasetten ayırmadığını ama devleti ahlakın önkoşulu olarak gördüğünü
ileri sürerler.
İkinci olarak,
Machiavelli, Rönesans insanının bakış açısıyla siyaset teorisini kurmuştur. Bu
açıdan Machiavelli’nin şu şekilde bir akıl yürüttüğü varsayılabilir.Modern siyasal
hayatta insanlar yalıtılmış bireyler olarak rekabet halinde kendi bireysel
çıkarlarının peşinde koşmaktadır. Klasik ahlaki bağların bu insanları bir araya
getirmesi beklenemez. O zaman siyasal düzen bu şekilsiz halklara kendi gücünü
dayatacak bir yüce kurucu sayesinde gerçekleştirilebilir. Bu nedenle
Makyevelist erdem, modern devletlerin bir standardı olarak, bir liderin gücü,
zekice ve iradi olarak kullanmakla yeni bir devlet yaratma yeteneği olarak
görülebilir[9]
Kaynakça
Tunçay, Mete, Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi, İstanbul
Bilgi Üniversitesi Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, 2014.
Kıng Ross, Machiavelli, Çev. Volkan Atmaca, Alfa Tarih, 1.
Baskı, İstanbul, 2011
Ledeen, Michael, Liderlik ve Güç Kullanımında Machiavelli,
Literatür yay. 1. Baskı, İstanbul, 2003
Ağaoğulları, Mehmet Ali, Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da
Siyasal Düşünceler, İletişim yay. 4. Baskı İstanbul, 2013
Nıccolo, Machiavelli, Hükümdar, Türkiye İş Bankası Kültür
Yay. 1. Baskı, İstanbul, 2008
Yıldırım Ömer, www.felsefe.gen.tr/filozoflar/machiavelli_makyavel_siyasi_gorusleri_siyasal_dusunceleri.asp
http://www.academia.edu/4942652/Siyasal_D%C3%BC%C5%9F%C3%BCnceler_Tarihi_II_Modern_D%C3%B6nemde_Siyasal_De%C4%9Fi%C5%9Fim_Niccolo_Machiavelli,
Siyasal Düşünceler Tarihi
[1] Alaeddin
Şenel, Siyasal Düşünceler Tarihi, Ankara, 2013, s.330
[2] Mete
Tunçay, Batıda Siyasal Düşünceler Tarihi, İstanbul, 2014, s.43
[3] Ross
Kıng, Machiavelli, İstanbul, 2011, s.4
[4] Michael
A. Ledeen, Liderlik ve Güç Kullanımında Machiavelli, İstanbul, 2003, s.2
[5] Mehmet
Ali Ağaoğulları, Sokrates’ten Jakobenlere Batı’da Siyasal Düşünceler, İstanbul,
2013, s. 324 - 325
[6] Alaeddin
Şenel, A.g.e. s.331
[7] Nıccolo
Machiavelli, Hükümdar, İstanbul, 2008, s.93-94
[8] Ömer
Yıldırım, http://www.felsefe.gen.tr
[9] http://www.academia.edu, Siyasal Düşünceler
Tarihi II
Yorumlar
Yorum Gönder